16 Mart 2012 Cuma

Neva~

Bu kitap hakkında ne söyleyebilirim ki.. Öncelikle konusundan bahsedeyim biraz. Ilgın'ın üniversite hayatını, dostluklarını, aşklarını anlatıyor. Ilgın kitap boyunca onun için yaratıldığını düşünen Peri'sini arıyor. Nihayet buluyor Neva'sını. O kadar güzel , bu kadar gerçek aşkı hissettiren bir ilişkileri var ki.. Fakat Ilgın'ın Nevaya karşı olan şüpheleri sorunlara neden oluyor.
Kitabı bu akşam gözyaşlarım eşliğinde bitirdim. Ama üzerinde düşününce böyle bir sonu hak ettiklerini düşündüm. Böyle olmasa herşey çok daha güzel olur muydu emin değilim, Ilgın'ın bazı fikirleri yüzünden.
Herşeyiyle sıcacık, sürükleyici bir hikayesi var Ilgın'ın. Bunları anlatma cesaretinden dolayı kutluyorum gerçekten..

14 Mart 2012 Çarşamba

14 Mart hmm (。◕‿◕。)

Bugün hayatımızda hayati  (cidden hayati, doktorlar sonuçta :)  önem taşıyan  tıpçıların Tıp Bayramını kutluyorum:D
Gel gelelim bugünün bizim için önemine.. Bu gün biricik arkadaşımız Burcu'nun doğum günüydü.  Ona özel makyajlarımızı yaptık hepimiz:) hazırlandık güzelce. Herşey Burcu için :) Neyse, saat 1'i vurunca elimizde pastamızlaa...çok konuştum fotoğraflardan gidelim :)


Çocukluk arkadaşı Dilek'i ve beni görünce çok şaşırdı, e tabi beklemiyor, sürprizin hası bizdik :D :D
Topluca mumlar üflendi, pastamız kesildi :)

 
Sarılmacalarr:))
Hady afiyetle yiyin gaari :)
Mutluluk....:)

Burcu: Bir yıl daha geçti hayatından, 20 oldun artık:) Umarım hiç yaşamadığın kadar güzel bir yıl yaşarsın.. 20 mizi hep birlikte yaşamamız dileğiyle,seni seviyoruz, iyi ki doğdun, iyi ki varsınn :))
Bu güzel gün için Burcu'ya, Dilek'e, Emine'ye, Gizem'e, Şerife'ye, Amfi Cafeye teşekkürü bir borç bilirim vesselam :)


13 Mart 2012 Salı

Aşk Köpekliktir!

Uzun zamandır 2-3 günde okuyabileceğim kitaplar çıkmıyordu karşıma, ve böyle güzel hikâyeler. Güzel derken; beni sarıp sarmalayan, acaba(!) diye düşündüren, merağımı canlı tutan... Yoksa hikâyeler güzel sonlanmıyor. Aslında burada 'güzel' kelimesi anlamsızlaşıyor. Aslında böyle olmaları onları bir kitapta yer alma üstünlüğüne eriştiriyor.
Kitap 9 hikâyeden oluşuyor. Genellikle hikâyelerde bir yaşanmışlıkları anlatan taraf, bir de onu dinleyen, merakla sorular yönelten, yani bir nevi bizim iç sesimiz yer alıyor..
Aşkı daha çok 'hüzün' yönünden anlamlandırmak isteyenlere tavsiyemdir.

10 Mart 2012 Cumartesi

Yeni Küpelerim :)

Bu gün tesadüfen takı tasarımıyla ilgili bir masaya oturtuldum. İlk yaptığım şey yukarıdaki sevimli küpeler oldu:) İnşallah bu işte biraz ileri gidebilir, birşeyler öğrenebilirim çünkü modelleri gördükçe hepsini, hepsini istiyorum:)

Mevsimler Geçerken

Uyandığımda pencereden bi hava alim dedim, baktım hava güzel pencereyi açık bıraktım. Tertemiz bir hava var, bahar gelmiş gerçekten. Zaten Adana'da kışın yağmursuz günlerde hava gayet iyi olur ama yine de üşürdük hafiften:) Artık o da kalmamışa benziyor. 
Bahar'ı seviyorum. Sonbahar'ı, İlkbahar'ı. Çünkü körü körüne inandığımız yargılar gibi yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk hiç iyi gelmiyor insan bedenine, ruhuna.
Kışın erken saatlerinde durağa yürürken içimize işleyen soğuğu tarif etmeye hiç bir yaşanmışlığımız yetmiyor. Sayılı güzel yanlarından olan kar* da bize uğramıyor zaten..
Neyse o günleri atlattığımızı düşünerek iyi haftasonları diliyorum :)

6 Mart 2012 Salı

Bir Otobüs An'ısı

Çok yorucu bir okul gününün ardından otobüsü kaçırmamanın sevincini yaşarken, bilmiyordum en yoğun otobüs olduğunu..
Fark etmem 3 durağımı aldı. Hastaneden binenler, bağırıp çağıranlar, şoföre kızanlar, hepsi; evet hepsi bir aradaydılar.
Derken bulunduğum yerde uyuklarken ilerleyip iki sevgilinin tepesine dikildim. Muhabbetlerine ortak oldum sessiz sedasız. Oğlan kızın telefon rehberindeki erkek isimlerini tek tek soruyordu "bu kim bu kim" diye. Kızın hayatında onun dışında başka erkeklerin de yaşadığını gerçeğini kabullenmemiş bir halde.
Yanımdaki kız telefonla konuşuyor. "-Bi çılgınlık yapalım mı? Sence? Tahmin et?" Karşı taraf tahmin edemiyor. "Baş harfi İstanbul desem, bir sabah gideriz, ertesi gün geliriz olmaz mı?" diyor. Ama olmuyor...
Lisedeyken kafamıza esip Mersin'e kaçmışlığımız çoktur arkadaşlarla, biz cesurduk ama İstanbul'a gitmek cesurluktan çok "çılgınlık" gerektiriyormuş anladığım kadarıyla.
Sonra sevgililer kalkıyor ve cam kenarına oturuyorum bi güzel. Yanıma geveze bir bayan oturuyor. Başında dikilen arkadaşıyla muhabbet ediyor. Liseli arkadaşlarıyla buluşma ayarlıyorlar. Daha fazlasını dinlemeye niyetim yok.
Liseden iki arkadaşıma eski günlerdeki gibi Mersin kaçamağı teklif ediyorum. Birinden cevap gelmiyor, diğeri olumsuz. O da istiyor aslında ama şartlar izin vermiyor. Artık hepimizin ayrı bir hayatı var, birbirine uymuyor.
Tam da eve yaklaşırken otobüs duruyor ve durduğu yerde trafik tıkanıyor. Herkes korna çalıyor, arka kapıdan yolcu indiriyor, bayağı bekliyor ama. Sonra arkamı dönüp bakıyorum n'oluyor acaba diye? Yaşlı bir teyze çaresizce "Engelli var engelli bekleyin az" diye korna çalan insanlara bağırıyor ama nafile.. Gözbebeklerimden iki küçük damlanın düştüğünü hissediyorum o an...

Umut..