17 Ocak 2014 Cuma

Yazmak Zor


Yazmak zor.
Neyi mi? Üstüne birçok söz söylenmiş olan, yine birçoğumuzun başına gelen, fakat bir türlü sindiremediğimiz bir gerçeği.
Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi gerekmiyor ya. Yarısına varmamışken, tam tadına doyamamışken düşüverir elinden. Bakakalırsın. Peki ne yaparsın? Çöpe mi atarsın? Keşke... Yoksa yıkayıp sulu sulu, ilk tadından eser olmayan bambaşka bir şeyi geveleyip durur musun ağzında? Ben ikinciyi yapıyorum her seferinde.
Kızmıyorum Elma'ya.
Ama kırılıyorum.
"Sen uzattığın eli tutmayan ele mi dargınsın, yoksa onu tutmayacak birine uzattığın için kendine mi kızgınsın?" diyor ya Mevlana, ben kendime kızıyorum. Büyük büyük hayaller kuruyorum, öyle beklentilere giriyorum ki; gerçekleşmeyince de çok üzülüyorum.
Oysa ne güzeldi hayallerim.
Ama ben ne zaman öğreneceğim?
2 haftada 2 çok sevdiğim insan bana aynı duyguyu yaşattı. Evet, onlar benim aklıma her gün uğrayan, zihnimi kurcalayan kişiler olma ayrıcalığına sahip olabilir.  Ama bu benim, onların tanıdığı binlerce kişi kervanından yalnızca bir kişi olmamı değiştirmez ki.