17 Mart 2014 Pazartesi

Ömür Geçiyor


Ben bu yıl bir çok şeyi erteliyorum. Ya da bir çok şeyden vazgeçiyorum. İkisinin arasında bir yerlerdeyim.
Telefon listemdeki müzikleri en geç iki ayda bir yenileyen ben, eylülden beri dön dolaş aynı şarkıları dinliyorsam,
Her gün maillerimi kontrol edip temizleyen ben, şimdi arada bir hesabımı açıp; yüzlerce mailden en son gelen bir iki taneye bakıp çıkıyorsam,
Saatlerce blog okuyan, favimde gezinen ben; kendi bloguma bile girmiyorsam,
Çok değil 2 tane takip ettiğim diziyi de artık izleyemiyorsam,
Hayatımda aramam gereken sayılı kişileri arayamıyorsam,
Çok zaman olduğu halde defterime yazmıyorsam,
Kitap fuarından aldığım kitaplarımın birçoğunu okuyamıyorsam,
Arkadaşlarımın doğum günlerinde emek(vakit) harcayabileceğim şeyler hazırlayamıyorsam,
15 tatilimde dahi kafam rahat gezemiyorsam,
Ne anladım ki bu seneden...
Tüm bunları yaşamamın sorumlusu temmuzda gireceğim KPSS. Şimdi bu sınav için bu kadar şeyden vazgeçtiğime göre deli gibi çalışmam, masadan hiç kalkmıyor olmam gerekiyor değil mi? Peki ya ben onu da yapamıyorsam... :(
Hayatımda bir çok şeyi seneye erteledim. Bu yıl vazgeçtiğim şeyleri ve daha fazlasını. Gerçekleşmeme ihtimali de olan bu hayallerim için bu sene anlamsız bir boşlukta hissediyorum kendimi.
Bu yüzden kendimden, vakit ayıramadığım tüm zevklerimden kocaman bir özür diliyorum.
En çok da kitaplarımdan, blogumdan.

17 Ocak 2014 Cuma

Yazmak Zor


Yazmak zor.
Neyi mi? Üstüne birçok söz söylenmiş olan, yine birçoğumuzun başına gelen, fakat bir türlü sindiremediğimiz bir gerçeği.
Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi gerekmiyor ya. Yarısına varmamışken, tam tadına doyamamışken düşüverir elinden. Bakakalırsın. Peki ne yaparsın? Çöpe mi atarsın? Keşke... Yoksa yıkayıp sulu sulu, ilk tadından eser olmayan bambaşka bir şeyi geveleyip durur musun ağzında? Ben ikinciyi yapıyorum her seferinde.
Kızmıyorum Elma'ya.
Ama kırılıyorum.
"Sen uzattığın eli tutmayan ele mi dargınsın, yoksa onu tutmayacak birine uzattığın için kendine mi kızgınsın?" diyor ya Mevlana, ben kendime kızıyorum. Büyük büyük hayaller kuruyorum, öyle beklentilere giriyorum ki; gerçekleşmeyince de çok üzülüyorum.
Oysa ne güzeldi hayallerim.
Ama ben ne zaman öğreneceğim?
2 haftada 2 çok sevdiğim insan bana aynı duyguyu yaşattı. Evet, onlar benim aklıma her gün uğrayan, zihnimi kurcalayan kişiler olma ayrıcalığına sahip olabilir.  Ama bu benim, onların tanıdığı binlerce kişi kervanından yalnızca bir kişi olmamı değiştirmez ki.

16 Kasım 2013 Cumartesi

Bu Günlerde

"Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız" diyen ayet bize inmedi mi? O halde ne bu her yeni gün "cö!" deyip, daha da çıkmaza sokan bizi.
Parmaklarım yorgun düşüyor olanı biteni ölümsüzleştirmekte, mürekkebim çoktan tükenmiş oysa ki.
Ayaklarım bir makine gibi devinimlerini tamamlıyor sadece bilinçsizce.
Gözlerim bir perdeden anlamaya çalışıyor olanı biteni.
Bir de zihin var en önemlisi; yeni görevleri varken önünde, o hala geriye sarıyor şeridi.
Zarftan çıkan birkaç kelimeyle cümleler kurmak isterken, yasaklara tosluyorum aniden. Sahi alfabe mi yetmiyor yoksa bana. Oraya bile uğramışken şapka inkılabı.
Ayağıma takılanları alıp kaldırmak yerine, ezip geçiyorum bu günlerde.

25 Eylül 2013 Çarşamba

Her seher vakti gökyüzüne salıverdiğin balonun bugün hangi renk?
Hangi şekil?
Hangi duyguları ulaştırdı bulutlara? Heyecan var mıydı içinde, yoksa sadece birkaç nefes mi taşıyordu küçücük hacminde...
Köşeli miydi sivri sivri; her önüne gelene çarpan.
Kırmızı mıydı; aşağıdan bakınca hemen fark edilen.
Sarı mıydı; güneşin bir parçası gibi duran?
Yoksa mavi miydi, gökyüzünün renginde kaybolan...
Peki elindeki ipi bırakmak, zor geldi mi bu sabah?

7 Eylül 2013 Cumartesi

Hediyelerim Geldi :)

Öykülü Yaşam blogunun çekilişini kazandığımı daha önce söylemiştim :) Tatilde olduğum için eve gelince hediyelerime kavuştum. İşte hediyelerim :

Elif Şafak'ın AŞK kitabı :)

2. kitabım Mart Menekşeleri :)

Ve sürpriz hediyem İstanbul manzaralı  kalem kutum :)

Buradan Azime Abla'ya tekrar teşekkür ediyorum :) Güzel blogunu ziyaret etmek isterseniz tık tık :)

5 Eylül 2013 Perşembe

Gezi Güncesi V - Mostar/Kravica Şelaleleri

Tatilim bitti, bu postu Adana'daki sıcacık! evimizden yazıyorum :) Yaklaşık 2 aydır burada olmadığım için Adananın bu kadar sıcak olacağını düşünmemiştim. Ama yine de ne kadar özlemişim evimizi, huzur evimdeymiş onu anladım :)
Bosnadaki son haftamızda nihayet Mostar'a gidebildik. İlk izlenimim Mostar'ın yeşil bakımından diğer şehirlerden bayağı gerideydi. Dağlarda ilk defa ağaç değil de toprak rengini gördüm  :) Şuan fark ettik ki fotoğrafları flaşıma atmayı unutmuşum, aslında tam atarken bilgisayarın şarjı bitmişti ve bende atmıştır diye düşündüm, bir daha da kontrol etmeyi unutmuşum :( O yüzden çok fotoğraf yok elimde.
Mostar köprüsü'nun basamakları 99 taneymiş. Allah'ın 99 ismine ithafen, fakat 2. yapılışında 93 basamak yapılmış, savaşın yılı olduğu için. Köprü tıklım tıklım. Zaten kime Bosna desem Mostar'ı soruyor.  Mostar'dan daha güzel yerler gördüm halbuki. Köprünün 2 ucunda da birsürü hediyelik eşya satıcısı var. Buralardan bişeyler alabildik. 
Mostar'dan sonra Alperenler Tekkesini ziyaret ettik. Oradaki adıyla Balagaj Tekkesi. Orası da muhteşem bir akarsuyun kenarında. hemen yanındaki bir yerde balık yedik. Mostarda balık yenilirmiş :) Malesef buranın fotoğrafları yok elimde.

Gel gelelim asıl maceramıza. Kravica Şelalesi!
Mostar'a 20 km olduğunu zannediyorduk ama araya araya 1 saatte anca ulaşabildik. Buzz gibi. Kaç yerden su aktığını sayamadık bile. Aradığımıza değmiş doğrusu :)
   Bu da bizim yakışıklının şelale ile pozu :)

Biliyorum biraz yavan bir yazı oldu ama Fotoğraflar olmayınca anlatacaklarım gelmedi aklıma. Bir tatilin, gezi güncesi yazı dizimin sonuna gelmiş bulunmaktayım, Bosna'yı çok beğendim. Eğer bir ülke seçme fırsatım olsaydı Bosna'da yaşamayı isterdim :) 

13 Ağustos 2013 Salı

Gezi Güncesi IV - Travnik

Öncelikle herkesin geçmiş bayramını kutluyorum. Ramazanı uğurlamamızla havaların serinlemesi bir oldu Bosna'da vee fırsat bu fırsat diyip hafta sonu düştük yollara. Nereye mi? Vezirler şehri Travnik'e.
Travnik bir zamanlar Bosna eyaletine başkentlik yapmış, sayısız vezir yetiştirmiş bir Osmanlı şehri. Bizim kaldığımız Saraybosna'ya 90 km fakat yollar çok iyi olmadığı için 1,5 saat sürüyor.

Travnik'te gezecekseniz arabayı bir yere bırakıp, dağ tepe tırmanıp, yürüyerek gidebilirsiniz her yere. Ama aşırı yokuş sokakları var. Biraz yoruyor gezerken. Biz ilk olarak Travnik kalesine çıktık. Oradan gezeceğimiz yerleri tespit ettik :) Püfür püfür esiyor, yemyeşil olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Travnik kalesi çok büyük bir yapı, taşlardan öyle merdivenler yapmışlar ki; biz çıkarken mızmızlanırken, insanlar o taşları oralara kadar çıkartıp kaleyi nasıl inşa etmişler diye düşünmeden edemedik.. Yaklaşık 1 saat kaleyi fethettik :) her köşesinde bir ayrıntı. Ve her köşesinde bir Türk :)

Kaleden inince tepeden gördüğümüz camilere doğru yürümeye başladık. Travnik sokakları öyle karmaşık, öyle yokuş ki.. Minareyi görüyoruz, ama yanına varamıyoruz. Çıkmaz sokaklardan geriye döndük. Bir yola giriyoruz, ileriden sağa- sola döneriz diyerek, ama yok. O yolun hiç bir ayrımı yok. Yokuş olduğu için bayağı bir yordu bizi. Nihayet ilk camiyi bulduk. Ama kapısına kilit vurulmuş, bahçesini otlar bürümüş. Bu manzarayla gün içinde çok kere karşılaştık. Camiler çok güzel yapılar, fakat bir o kadar bakımsız. Sayısız türbe var. Bir çok Osmanlı vezirine Fatiha okuduk. Tüm bunları yürüyerek gezdik.
Sonra aşağılara inip 'Plava Voda' yani 'Mavi Su'ya gittik. Bosna zaten su ve yeşillik cenneti.

Plava Voda'nın kenarındaki bir yerde cevapi'lerimizi yedik. Suyun serinliği çok iyi geldi. Ama bizim bebiş biraz üşüdü sanki :( Ama gözünü de su'dan alamadı :)

Yemekten kalkınca saat kulesine doğru yürüdük. Görüyoruz ama ulaşamıyoruz bir türlü. Sonra gecekonduların ve otların arasından kulenin yanına tırmandık. O da malesef çok bakımsız..

Gelelim Travnik hakkındaki genel yorumlarıma:
Çok güzel. Saraybosna'dan daha güzel. Ama bu güzellik tamamen Allah vergisi. Yani doğal güzellikleri. Bunları korumak için, turist çekmek için hiçbirşey yapılmamış desem yeri var. Camiler kapatılmış, terkedilmiş. Türbelerde ingilizce açıklamalar yok, kimdir bu Vezir İbrahim Paşa? Neler yapmıştır... 
Türk turistlerle ilk olarak kalede karşılaşmıştık, gün boyu diğer yerlerde de rast geldik :) Türk turist sayısı çok fazla. Biraz buruk bir gezi oldu, inşallah doğal güzelliklerine sahip çıkmaları dileğiyle. 

6 Ağustos 2013 Salı

Zaman Kavramım Yok Oldu

Resmi tatillerde okulumuz tatil olduğunda hani bir his olur ya hepimizde. 'Bu gün evde olduğum için, hep cumartesi zannediyorum' hissi. Günleri karıştırırız. Sabah programlarını izleriz nihayetinde.
Yeni yılın ilk aylarında elimiz 2012 yazıverir yanlışlıkla. 2013 o kadar yabancı gelir ki. 
Ben şuan tüm bu karmaşayı, çok şiddetli bir şekilde yaşıyorum. Evimden uzakta zamanla ilgili hiç bir bilgiye muhtaç değilim. Bir yere yetişmeye çalışmıyorum. Evimizde takvim yok. Telefonumu da kullanmıyorum. Buraya kadar her şey güzel. Garip bir boşluk ama güzel.
Gel gelelim saate... Saat bambaşka bir şey. Evde 1 tane saat var; o da mutfakta. yattığım saati bilmiyorum, ara ara uyandığımda da saate bakamadığım için erken zannedip geri uyuyorum. Son olay geçen gün 16:30 da uyanmam oldu. Ben ki haftasonları bile en geç 10 a kadar uyuyan biriyim-biriydim. Çok sevdiğim swatch saatim yaklaşık 4 yıllık birlikteliğimize, beni böyle bir durumda bırakarak son verdi. O yüzden bilhassa iftara yaklaşırken Saat kaç? Saat kaç? diye bıktırdığım abime ve yengeme sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum :)
Saatim olmadıktan sonra günleri ve hangi ayda, ayın kaçında olduğumuzu anlamam mümkün değil zaten..

4 Ağustos 2013 Pazar

Öykülü Yaşam Blogunun Çekilişini Ben Kazandımm :)

Öykülü Yaşam blogunun tatlı sahibesi Azime Abla bir kitap çekilişi düzenliyordu. Dün gece tesadüfen bloguna denk geldim. Bu aralar çekiliş konusunda düşünüyordum ama nasıl oluyor, kimlere çıkıyor diye.. Ben 2 yıllık blogger hayatımda 2 defa çekilişe katıldım. 2.de kazandım, yine şanslı olduğumu hissettiğim bir gündeyim :) Gelelim hediyelerimee :
                                                  
Elif Şafak(enenen sevdiğim yazar)'ın ben de olmayan AŞK kitabı.. 
Bir de sürpriz bir kitabım olacakmış, onu da gelince sizlerle paylaşacağım mutlaka :)
Ben malum yurt dışında olduğum için kitaplarıma biraz geç kavuşacağım ama hiç sorun değil.. Beni mutlu ve özel hissettiren Öykülü Yaşam sahibesine tekrar tekrar teşekkür ediyorum :)