27 Şubat 2012 Pazartesi

Dostluk Üzerine

Annemin mutfaktan gelen "Rüzgar çıkmış rüzgar!" sesiyle hafızamın derinliklerinden bir şeyler çıkıyor gün yüzüne. Kurcalıyorum...
İlkokula giderken en yakın arkadaşımla apartmanın arkasına, inşaat malzemeleriyle bir ev yapmıştık kendimize. Yani ev dediysem küçücük kulübecik. İkimizin zar zor sığabileceği. Bir gün evimizden çıktığımızda dışarıda öyle bir rüzgâr vardı ki, 20kiloluk bedenlerimizi uçurmasından korkuyoruz. Rüzgâra karşı yürüyoruz ama bir türlü evimize varamıyoruz. Paçalarımız, saçlarımız savruluyor. Annelerimiz camdan bağırıyor "Çabuk eve gelin." diye. Sanki saatlerce rüzgarla boğuşuyoruz. Daha sonra kesintiye uğruyor zihnim. Apartmana nasıl geldik, nasıl sevindik hatırlayamıyorum, ama rüzgârın bizi uçurmadığını biliyorum :)
İşte en değerli dostluğumun temelleri bu hikâyemiz kadar sağlam. O günden bu güne kadar kopmadan gelebildik. Ne yıllar, ne yollar denir ya hani; işte öyle. Şuan ayrı yerlerde, bambaşka kişilerle günlerimiz akıp geçse de, bir telefon konuşması ya da ilk görüşme yılların bizden bir şey götürmediğini anlamamızı sağlıyor.

2 yorum:

  1. ne güzeldir ne sıcaktır gerçek dostun eli, sen de çok güzel anlatmışsın.. dost elleri eksik olmasın hayatından..

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim bu güzel dilek için:)

    YanıtlaSil